Friday 5 November 2010

03




Nerden çıktı bilmiyorum, ama 03 diye bir grup vardı, vakti zamanında ben alternatipe yeni üye olduğumda (ki düşününce 5-6 sene öncesi oluyor, oha) şu an nerdeler, ne yapıyorlar -hatta grup bile değildi sanırım, sadece bir arkadaş vardı söyleyen- hiç bir fikrim olmamasına rağmen "İstemezdim" adlı şarkılarını çok severdim. Kendi kendine çaldı daha demin, ipodda olduğunun bile farkında değilim. Güzelmiş, özlemişim.

Ondan sonra Unintended çaldı. İnsanların gerçekten anlamadan dinlediklerini düşünüyorum bu şarkıyı, çünkü hiç bir şekilde başarılı bir aşk şarkısı değil. Hatta söyleyen ve arkada bırakılan kadın değilsen, hiç bir güzelliği yok. Arkada bırakılan kadın olsam da kendimi Unintended dinleyerek tatmin etmezdim zaten. Yani sürekli eski sevgilisinden bahseden ve sana "I'll be there as soon as I can, but I'm busy mending broken pieces of the life I had before" diyen birini düşün. Ayrılmış mı o bile belli değil. Sorunlu yani, atlatamamış. Bunun benim anlayamadığım bir çekiciliği var ki şüphesiz, bu şarkı buralara geldi. Hayır ama ciddiyim, gidin tekrar dinleyin. Sürekli bir eski sevgili. Ben bunu niye dinliyorum kardeşim. Banane yani bundan. Bi de I'll be there as soon I can demiyo musun zaten. Şu an gelememesinin tek sebebi eski sevgilisi yani. Aman. Ne güzel.

Lover I don't have to love dinledim sonra, Bright Eyes coverı. Hep daha çok sevmişimdir, Connor'ın o titrek sesini kaldırabilen şarkılardan. Belki de sadece "who may have been here before" yerine "who may have been you before" dediği -ya da en azından öyle duyulduğu- için daha çok sevdim. Bilmiyorum.


Ya böyle işte. Şu anda da Wicked Game çalıyor. Orjinal, -ki elimde milyar tane farklı H.I.M. coverı olduğu düşünülünce benim için ilginç bir olgu- Chris Isaac versiyonunu dinlemek. Bunları neden mi yazıyorum ? Gecenin o saatine geldim çünkü. Çok geç değil ha, saat daha bir. Sadece yaşadığım günün etkisiyle bana saati en az bir 3 gibi hissettiriyor. Ne demiş Sartre, "Three o'clock is always too late or too early for anything you want to do." Güzel de demiş.


Resim mi ne alaka ? Backgrounddaki öpücüğün üstünde sevdiğim insanlar olmasından hoşlanıyorum. <3

Monday 1 November 2010

Let's Hug It Out Bitch




Dayanamıyorum. 7 sezonu üst üste manyak gibi bitirdikten sonra withdrawal syndrome yaşıyorum, ikinci ailemi kaybetmiş gibiyim. Yerini ne dolduracak Entourage, daha da önemlisi Ari.

Neden daha önce izlemediğimi, daha doğrusu bir iki bölüm izleyip bıraktığımı bilmiyorum, ama past yasemin, çok salakmışsın. İçim sıkıldı zaten 7. sezon finalinden sonra, depresyona girdim, midtermlerim başlıyor, senin yaptığına bak. Odamda Ari Gold motivational posterleri istiyorum.

Bütün yüzeyselliğimle diziyi izlemeye başladığımda "Aaa Vince ne kadar güzelsin hahaehahe" derken Ari Gold saplantısıyla bitirdim. Şu anda da sekizinci sezona kadar koca bir kış ve ilk bahar var. O arada bu yedi sezonu kaç kere daha izlerim belli değil.

Aile yerine geçen çok az dizi var benim için. Çok fazla, hatta gereksiz dizi izlediğim bir gerçek, saçma sapan gençlik dizileri (lise defterinden bahsetmiyorum, ~en azından.) vampire oh yeah dizileri (Twilight'tan nefret ederim, onu da belirtmem lazım) Daha bir sürü saçma sapan sitcom falan.

Ama bazıları ayrıdır, Buffy'le başlamıştı bu olay, tabii daha küçüktüm o zamanlar, diziportlar, sidereellar falan yoktu, cnbc-e'den izliyordun bölümleri, haftada bir. Ayrı da bir keyfi vardı onun, her neyse, nerden nereye, şöyle ki, kendi ailemden çok seviyordum, endişelendirici bir şekilde. Ki o zamanlar işin ilginç yanı daha çok bir hayatım vardı. (işin ilginç değil acıklı yanı oldu bu)

Friends vardı, benim vaktinden çok çok çok geç keşfetmemle birlikte, o da on sezon sonunda koydu zaten.

Sonra Family Guy geldi. Hala biterse nolur bilmiyorum, herhalde Seth'in peşine düşerim artık. Bitemezsin olm FamGuy, anlıyorsun ?

Gossip Girl'ler, 90210'lar, hatta ve hatta üzülerek söylüyorum ki How I Met falan yalan, bitse üzülürüm tabii de, sorun olmaz. (L Word bittiğinde de çok üzülmüştüm, ama daha çok Shane içindi o, ne yalan söyliyim. Aynı şekilde Queer As Folk'ta da Brian faktörü vardı.) Gençlik dizilerinden en çok OC ye üzüldüm demek istiyorum, ama onun da son sezonu o kadar iğrençti ki, üzülememiştim bile, beni daha fazla utandırmadan bitmesini istiyordum.

Belki daha çok yeni, belki sadece 1-2 gün önce bittiği için, bilmiyorum ama çok sevdim, çok özlüyorum seni Entourage. Bakalım nolucak.



ps. İmlam çok düzgün olmuş, adeta özenle yazılmış gibişasasjk yok lan yok eminim ilerde yine bozarım.

pps. gerçekten lan olum abi gibi konuşan kızlar kadar nefret ettiğim az şey vardır. Keşke ben de hiç böyle konuşmasam, yazmasam. Neyse, adım adım.

Saturday 30 October 2010

Yup.

Sıkıldıkça buraya geri geliyorum sanırım. Yüz yıllar sonra formspringime girdim bugün, linki nereye verdim, nerde ifşa ettim bilmiyorum ama bir sürü soru var, gerekli gereksiz, saçma sapan ya da baya derin. cevapladım bir iki tanesini, içimden geldikçe cevaplarım belki.

aslında burda olmamam lazım. muhtemelen yapmam gereken önemli şeyler var. ya da en azından daha yapıcı. di mi ? vardır herhalde.

Saturday 9 October 2010

hadi canım.

Şaka değil, gerçekten buraya yazıyorum sanırım sonunda. Neden de peki ? Windows live spaces wordpressle anlaşmış, wordpress hayatımda gördüğüm en çirkin şey, ve marsinvelvet'i alıp, sonra sildiğim için şu an tekrar alamıyorum.

Kısacası wordpress'te mars in velvet değilim. Ya, öyle işte. Neyse.

Hayatımın en dip noktasını sanırım bu akşam Vampire Diaries izleyerek buldum. Saat 12 olmuş. Yarın gerçekten taksimden okula gitmeyi planlıyorsam, toplanmam da lazım. Neyse, that's future Yasemin's problem.

Ay neden Leni çalıyor ? Şu an cidden ne gerek var ? iTunes'u açmaya üşeniyorum. Alt + Tab yapmaya üşeniyorum, belki de gerçekten yardım almam lazım.

hadi kısa olsun bu da, zaten yazmamdaki en büyük sebep msn update olarak gösteriyor mu göstermiyor mu onu görmekti.

Sunday 11 April 2010

Go. Away. Fatman.

Hayır kimseyle alay etmiyorum, the fat man in question is me. Sabbbahtan beri evde salak salak aylaklanıp yemek yedikten sonra, spora gitmem gerektiğine inanıyorum. Evet var böyle bi inancım.

Gerçekten bunları neden bloga yazdığımı bilmiyorum, hep istiyorum adam gibi bi blogum olsun, sevdiğim şeylerden bahsediyim, linkler resimler vereyim falan. ama olmuyor. bir şeye link vericeğim zaman sözlüğe yazıyorum, saçma sapan küçük bişi çıkarsa twittera yazıyorum, elime geçen resimleri de direk istediğim insanlara msnden yolluyorum.

o yüzden böyle konusuz, anlamsız sikko şeyler de hep bloga kalıyor. Üzülüyorum blog, seviyorum aslında seni. Bütün içimdekileri yazamasam da, kimse okumasa da seviyorum yani.

Neyse. Sanırım dişim tekrar ağrımaya başlıyor. Hemen antibiyotiğe başlayıp onu çektirmem lazım. Korkuyorum.

EVDENÇIKEVDENÇIK...of şu an hazırlanmak bile nasıl zor. Spor salonuna gitsem, başlasam otuz saat yaparım sorun diil. Ama şu an git giyin, anahtarı bul, evden çık, kapıyı kitle... Ay ölüm gibi.

Sadece yatağa gidip uyuyasım var. Evet neyse, ojelerimi sildim. That's a step.

Sözlüğe bişiler yazıcaktım, ama artık gelince yapmam gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca telefonumun zil sesini değiştirme isteğimle ilgili tweetimi okudum. Ve yine buraya yazıyorum, lütfen eve gelince bakiyim buna. Lütfen yani. Daha 19 yaşında alzheimer hastaları gibiyim, bu ne ya. Neyse evet sanırım gerçekten giyinmem lazım. Çok fazla neyse diyorum. Bunun anlamı kurduğum cümlelerin konu olarak çok alakasız ve kopuk olmmaları sanırım. Aslında konsanstrasyon sorunu çok inanılmaz olmayan biri için neden add hastaları gibi davranıyorum bilmiyorum. Hahahahah ayrıca eskiden böyle psikolojik hastalıkların karizmatik sanıldığı bir dönem vardı. Mesela ne bileyim, bir ocd, bir bipolar, bir add hatta bpd.. Çok fazla girl interrupted etkisinde kalmaktan heralde diye düşünüyorum. Geçenlerde bir tumblr'a bakıyorum, pseudo bir derinliği var, ama yine de diyorum ki heralde 20li yaşlarında hayatın hepsini çözüdüğü sanan mal bir brit. Abi kız 93lü çıktı. Ahahaha oha dedim. Sonra hesapladım, 93lüler 17 yaşına gelmiş. Düşünebiliyor musunuz ? 93lüler 17 yaşında. Çok garip geldi nedense bilmiyorum. Artık sitelerde yaş yazarken 95 yazan insanlar falan var. O da 15 yaşında işte. Nedir sanki, ben 15 yaşındayken gayet internet kullanıyordum. Çok garip geliyor, çok. 95 ya. oha.

Ayrıca bana da oha gerizaklı mal çıksana evden. Öf şu son paragraf gerçekten çok gerekli gibi. Ama silersem daha kötü hissedicem, çünkü o zaman hem o kadar zaman geçmiş olucak, hemde sonucunda hiç bir skim olmamış olucak.

Ayrıca Dixie Carter ölmüş lan ? Sürekli birileri mi ölüyor bu aralar bana mı öyle geliyor..

Saturday 20 March 2010

Çık Dışarı

Artık sıkıldım. Eminim yazdığım hiç bir şeyi okumayan insanlar bile evden çıkmam gerekirken manyak gibi bloggera ve twittera bir şeyler yazdığımı biliyordur.

Bazı insanların bazı şeyleri nasıl yaptıklarına hala inanamıyorum. ben olsam çok utanırdım diye düşünüyorum, ama salaklık böyle bir şey olsa gerek. ne kadar gerizekalı davranırsan davran, farkında olmuyorsun.

yakın zamanda iyi biri olup olmadığımı düşünyordum. hahahasjuhd evet gerizekalı gibi oturdum bunu düşündüm, yani kağıt üstünde iyi biriyim tabii ki, herhangi bi suçum yok, ciddi bi zararım yok vesaire. sicilim temiz kısacası.

sonra kağıdı geçtim, normal günlük hayatı düşünmeye başladım. ve gerçekten o zaman iyi biri miyim bilmiyorum. etrafımda çok iyi insan var ya da. herkesin benim gördüğüm kadar iyi olmadığını biliyorum ama ya gerçekten öylelerse ? Yoksa ben mi çok pozitif düşünüyorum. Bilmiyorum.

Belki de iyi olduğunu düşündüğüm insanlar daha salak ? Gerçekten günlük hayatımda çok fazla salak insan olduğunu düşünüyorum, ama bunu asla onlara söyleyemem. Zaten yakın arkadaşım olan insanlar değiller, öyle olsaydı yakın arkadaşım olmazlardı.

Yazıyı yazarken kendimi karizmatik ve cool sosyopat konumuna koymak istiyorum gibi görünüyor, alakası yok, asla sosyopat olabilecek kadar zeki olduğumu düşünmüyorum.

İyi şeyler iyi insanlara olur felsefesine çok fazla inanmaya çalıştım, ama nedense her seferinde beni yanılttı. Yanlış anlaşılmasın, iyi şeyler bana olmuyor diye değil. Asla öyle mükemmel şeylerin başıma geleceği kadar iyilik meleği biri olmadım. Sadece beni şaşırtan çok iyi şeylerin benden çok daha kötü insanlara olması. Ha belki başka dertleri oluyordur sonradan, bilmiyorum.

Karmaya inanıyorum sanırım, yani çok uzun bir süreç olsa da, insanın yaptıklarının, davranışlarının, hepsinin bir yerde ona geri döndüğüne falan.

Çok fazla düşünmüşüm. İşin komiği bunların hepsi toplasan on dakikayı bulmaz. Neyse, özetle belki de daha iyi biri olmam lazım.

Tuesday 16 March 2010

I love you

Michel Gondry for Lady Gaga :

“I’m not interested. To me it’s like a form of Marilyn Manson. It’s hard for me to talk about it; I’ve seen a couple of videos of hers, and not for very long. I stop watching them each time because I don’t think there’s melodies. I’m sorry to be negative. Like I’m not a big fan of Madonna. I respect her very much, but unfortunately the videos didn’t help the music in the long run. Well, I guess it helped it to survive to the point where the video was irrelevant. So music has to find its own way, which is good for the music. It becomes smaller and more alive and it’s not as crazy, except for some R&B. To me, it’s just talking about the surface. I compare it to Marilyn Manson. The music to me is very expected. I don’t think there’s anything in the tone or the melody that makes me say, ‘Oh, there’s something going on.’… And I like commercial music. Michael Jackson will always be my favorite pop musician; he was for years and years until his death, which was horrible to me. So I like pop culture. But to me, even if it’s popular, there is a quality in the music you have to be able to appreciate. And I don’t see it. Her melodies are very conventional. I remember when my friend and I would argue about Killing Joke. I remember him saying, ‘It’s so great!’ But I said, ‘It’s so conventional! How can you find anything original? It’s just surface!’ I don’t know, maybe the comparison is ridiculous. But the melody was very, very flat. That’s probably why they are famous. But maybe it’s considered high art just because of the way she dresses?”