Friday 13 November 2009

Your Love Is The Only Thing I Live For In This World.

Family Guy başlıklarıyla olan ilişkim buraya kadarmış sanırım. Çok anlamsız bir post olacak bu, baştan söylemek istiyorum. 14 yaşında bir teenagerın ruh haline sahibim şu an. Overly emotional, hopelessly romantic, dangerously obsessive, and deathly platonic.

Eskiden az çok tanıyan insanlar -bunu niye söylüyorum bilmiyorum. Burayı kim okuyor, hatta okuyan var mı bilmiyorum. Ama sanırım masalcı dede formatı default olarak geliyor blog'a yazarken. İlerde kendim okurum muhtemelen. Zaten kim için yazıyorum ki?-
H.I.M. sevdiğimi bilirdi. O zamanlar zaten inanılmaz bir zevklerini insanların gözüne sokma çabası, kendini tanımlama, insanlara gösterme isteği. Bak senden farklıyım, bunları seviyorum ben diye bağırarak insanlara kendini kabul ettirmek falan. Kabul ediyim, asla extremely cool, refrained bir cocuk olmadım. Bazı insanlar vardır, o kadar karizmatiklerdir ki, zevklerini, sevdikleri şeyleri sen bilmek istersin zaten. Asla sevdiği grubun rozetini takmaz. Herhangi bir online sitede profili yoktur, önemsizdir onun için. Herneyse, ben öyle biri olmadım. Seviyorsam patch'ini alıp çantama dikerim. En azından o zaman. Şimdi zaten o dönemleri thankfully geride bıraktığım yaşa geldim. Farklı problemler var tabii, fakat düşününce o zaman da zormuş.

Neden bu kadar alakasız ve uzun bir intro yazdım bilmiyorum. Belki de sınava çalışmamı geciktiriyorum aklımca. Yok ama yok, biliyorum, içimdeki 14 yaş geri geldi bir an, bende yazmaya başladım.


Nerden nereye. Müzik zevk falan diyordum evet. H.I.M. dedim. Daha demin iTunes çaldı sağolsun, karşımda kocaman bir Ville posteri var (odamdakilerde eskilerden kalma, asla çıkaramam ama. Gelen teyzeler bazen garip garip bakınca çok gülüyorum içten içe. Onun dışında seviyorum da.)

Ne zaman nasıl tanıştım bilmiyorum, hatırlamıyorum. Manyak gibi İLKBULANBENDİMDÜNYADAOLUM da demiyorum. Ama dinlemeye başladığımda inanılmaz mainstream değillerdi daha. (piyasa demek istemiyorum, nefret ediyorum o tabirden) Mainstream olduktan sonra da sevmeyi ya da dinlemeyi bırakmadım zaten. Daha çok sevmeye başladım dinledikçe, o zamanlar internet yoktu diyemiyorum tabii :D ama Blue Jean falan vardı -hala var gerçi de, dediğim gibi ben biraz atlattım- sinir olurdum onlar dergide çıkınca. Her, her ve her dişi fan (fangirl'de demek istemiyorum. Takumi'nin fangirl'ü olabilirim, Ville'nin değil.)ve 14 yaşında müzik zevki kendine göre az çok olan teenager gibi, bende sevdiğim grubu başkaları sevmesin, en çok ben seveyim, en iyi ben bileyim istiyorum. Ama aynı zamanda sevenleri gördükçe konuşmak istiyorum, şarkı dinletmek istiyorum, paylaşmak istiyorum falan. Neyse işte, Kadıköyü falan yeni yeni keşftmeye başladığım zamanlar (oha demeyin, 13-14 yaşında öğrenmedim heralde Kadıköyü, sadece cool ve alternatif (gothic ya da benzeri şeyler diyemiyorum kendime kusura bakmayın) olduğum için pasajlarında falan takılmaya başladım anlamında ) single falan gelir mi diye beklediğim zamanlar (olsaydı burada mükemmel bir nah işareti efekti yapardım kendime) sen nerde ne arıyosun yavrum, ne single'ı ne bootlegleri ? İnternetten falan okuyorum ya, burada da inanılmaz bir cevher bulacağım inancındayım. Ama evet bulabildiğim tek şey ısrarla albümlerdi. Hatta hiç unutmam, dükkanın birindeki bir amca bana ilk albümü ısrarla demo diye yedirmeye çalışmıştı. Evet amca isimleri benziyor da, içindeki şarkılar farklı, biliyo musun. Neyse.

Yurt dışına gittim o sene, sömestr olması lazım, kıştı çünkü. Ya da kasım tatili falan, o tarz birşey. Londra. Hayvanlar gibi Virgin Store'lar, HMV ler. Single'lar var, bootleg bile var. Ne kadar sevinmiştim. Aklımda bütün albümleri, single'ları, bootlegleri falan toplarsam dünyada en çok sevenin ben olucağıma inanıyordum. Sonra yok konserler indirme, internetten merchandise sipariş etme, ebaylerde takılma falan. İlk platonik aşk. Yaşamayan kız var mıdır bilmiyorum. Hayatımda Ville kadar güzel birşey görmemiştim, (hala da kıyaslayacak bir şey bulamıyorum) ses zaten beni aşık olayım olmayayım çok etkileyen bir faktördür. Birinin sesi beni etkilerse o kişi de etkiler. Kadın erkek çocuk yaşlı. Etkiler derken aşık olurum demek istemiyorum, hayran olurum diyelim. Kadın erkek çocuk yaşlı dedikten sonra aşık olurum demek hoş değil :D.


Zaten obsessive bir yapım vardır, giderek büyüdü işte. O kadar seviyorum ki, Finlandiyaya gidip evinin önünde beklemeyi falan planlıyorum. Ama istemiyorum da aslında hiç tanışmak. Konsere gelseler (h2000 den bahsetmiyorum) gitmezdim hatta muhtemelen. Konsere gidip en önlerde çığlıklar atan milyon tane kızdan biri olamazdım. Öleydi o zaman benim için. Ve eminim benim gibi düşünen insanlar da vardı bir sürü. Tabii bunu o zaman kabullenmek kolay değil. Hatta hiç kabullenmedim bile zaten. İmza alma düşüncesi benim için aşağılama, hakaret gibiydi. Ne yani, imza alıp ne yapıcam diye düşünürdüm. Hayatımda bir kere görüp imza almak asla yetmeyecek gibi gelirdi. Ne yapacaksak artık. Nişanlandı etti, ayrılırlar dedim, ayrıldılar. Bunları böyle yazıyorum ya, bunlar hayatımda o kadar önemliydi ki o zaman. Ha ama şunu belirtmek isterim, asla gerizekalı değildim. Yani, bir ünlüye aşık olup evlenme hayalleri kurmadım asla. Gerçekçiydim, belki de o yüzden daha kötüydü. Fakat sesini bu kadar içimde hissettiğim bir insan evladı daha çıkmadı karşıma. Salak salak insanları görürdüm, "ay şarkı sözlerini bana yazmış gibi, beni anlıyooaea" falan diyen. O kadar da salak değildim. Evet bana yazdılmadıklarının farkındaydım, beni anlıyor kadar sığ bir yaklaşıma hiç girmedim zaten. Beni anlıyor ne lan. Senin hissedebilme kapasiten nedir ki seni kim anlamasın. (İçimde hala bir fevrilik var evet)

Neyse, bu zamana kadar geldik işte. Büyüdüm. Gerçek hayattaki herhangi bir ilişkiyle karıştırmayacak kadar bilinçliydim her zaman. Ayrıydı benim için. Konuştuğum tanıştığım insanlarla bir alakası yoktu, hala da yok. Ama hala işte böyle iTunes şerefsizlik yapıp en damardan şarkıları çaldığı zaman hissediyorum 14 yaşındaki kendimi. O kadar sevmek ki ölümüne sahiplenmek. Beni sevsin değil, benim OLSUN. Sadece benim. Gerçek sevginin "o mutlu olsun, bende olurum" tarzında olduğunu iddia eden insanlardan olmadım hiç, katılmadım da. Sevgi var, sevgi var. Çocuğunun mutlu olması seni de mutlu eder evet, ama aşık olduğun insan bir başkasıyla mutlu olacaksa, ikimizde ölelim tercih ederim. Bencillik belki de, evet, ama benim için aşk zaten bencilce bir duygu. Koşulsuz evet, karşılık beklemeden evet, ama bencil. Sadece ve sadece ben. Öyle benim için. "My heart can stop only for you my darling, you gotta believe me". Sen o şekilde, you gotta believe me dedikten sonra herşeyim durabilir senin için sevgili Ville.


Evet, sonuna geldim sanırım. Artık bitirip gerçekliğe dönmem lazım. Sınavıma çalışmam lazım. Arada bir iyi geliyor ama obsesyonumu dökmek. Güzelmiş, aferim blog.

Ha çok son olarak, H.I.M. sözlerini çok cheesy bulan insanlara zaman zaman katılmakla beraber aslında cheesy şeylerin kimilerine göre inanılmaz içten ve raw olduğunu da söylemek isterim.

No comments: