Thursday 28 January 2010

We Have Got To Take Cover, Brother

Hep sevmişimdir bu şarkıyı. Zaten bence çok sevilesi bir şarkı, kolay sevilir. Bazı şarkılar öyle ya. Ayağa düşen şarkılardan bahsetmiyorum ama, ayağa düşebilir de düşmeyebilir de. Sadece sevmek kolay. Herneyse, yine inanılmaz alakasız bir giriş oldu. Gerçi yazdıklarım da çok alakalı değil de neyse.

Moru sevmememe rağmen, çoğu şeyim mor. Acaba seviyor muyum ki ? Hah, ama gerçekten. Alakalı alakasız mor eşyalarım var, ve ben ısrarla sevmediğimi iddia ediyorum. Geçmişime dayanan bir şeyler var mı ki..

Çok mutsuzum bugün. Gerçekten mutsuzum ama, sıkılıyorum içim baydıa değil. Sakin bir mutsuzluk, en kötüsü bence. Ağlamıyorsun, gayet kabullenmişsin. Beklentin yok, mutsuzluğunun kaynağını bile araştırmıyorsun. İçten içe zaten bildiğin şeyler çünkü. Değiştirmeye çalışacağına söz veriyorsun her seferinde. Her. Seferinde. Ama yine içten içe her şeyin aynı kalacağını da biliyorsun. Ne kadar değiştirebilirsin ki zaten. Bir gün, bir hafta, bir yıl. Ne olursa olsun bir şekilde buraya döneceğini biliyorsun. Nefret ediyorum senden. Nefret ediyorum gerçekten.

Yeterince içiniz karardı mı ? Tamam o zaman teşekkürler.

No comments: